
Ada’nın Minik Misafiri Masalı
Temmuz 2, 2025Ada, 9 yaşında, meraklı gözleriyle etrafı keşfetmeyi seven, yumuşacık kalpli bir kızdı. Hayvanları çok severdi, özellikle de kedileri. Onların mırlamasını duyduğunda kendini çok huzurlu hissederdi. Bu yaz, ailesiyle birlikte Sakız Adası’na tatil yapmaya gitmişlerdi. Güneşli, rüzgârı tuz kokan bu güzel ada, hem dinlenmek hem de doğayla iç içe olmak için harika bir yerdi.
Ada’nın en sevdiği şey sabah erkenden uyanıp denize bakan patikada yürümekti. Palmiye ağaçlarının gölgesinde denizin dalga sesini dinler, bazen deniz kabukları toplardı. Yine böyle bir sabah yürüyüşüne çıkmıştı. Güneş yeni doğuyordu ve sahil sessizdi. Tam bir çalının yanından geçerken, zayıf ve kesik kesik gelen bir “miyavvv” sesi duydu. Hemen durdu, başını çevirdi. Çalının dibinde, kumların arasında büzülmüş minicik bir kedi yavrusu yatıyordu. Tüyleri kir içindeydi, gözleri yarı kapalıydı ve nefes alıp verirken zorlanıyordu. Ada dikkatlice eğildi, “Merhaba minik dostum,” dedi usulca. Kediciğin yanına elini uzattığında, yavru başını hafifçe kaldırıp cılız bir miyavlama daha çıkardı ama sonra tekrar yere yığıldı. Ada’nın içi burkuldu. Kalbi sıkışmıştı. “Onu burada bırakamam,” diye düşündü. Koşarak eve döndü. Annesine nefes nefese, “Anne! Sahilde yaralı bir kedi yavrusu buldum, çok hasta görünüyor, yardım etmeliyiz!” dedi. Annesi önce şaşırdı ama Ada’nın kararlı yüz ifadesini görünce onunla birlikte çalılığın oraya gittiler. Gerçekten de yavru kedi çok zayıf ve bitkin durumdaydı. Annesi, “Onu veterinere götürelim. Ama bu büyük bir sorumluluk, Ada. Onunla gerçekten ilgilenebileceğine emin misin?” dedi. Ada hiç düşünmeden, “Evet anne! Onunla ilgileneceğim, söz veriyorum. Sadece onu kurtaralım,” dedi. Veteriner kliniğine gittiklerinde doktor, kedinin vücudunun susuz kaldığını, enfeksiyon geçirdiğini ve çok aç olduğunu söyledi. Serum takıldı, minik vücudu battaniyeye sarıldı ve özel ilaçlarla tedavisine başlandı. Veteriner, “Bir hafta boyunca düzenli olarak bakım yapmalıyız. Yemek saatlerini aksatmamalısınız. İlaçlarını zamanında vermelisiniz,” dedi. Ada, tüm bu görevleri canla başla üstlendi. Her sabah erkenden kalktı, önce kedinin mamasını ve suyunu verdi. Sonra yumuşak bir sesle onu sevdi, gözlerini kontrol etti, ilacını damlattı. Onunla konuştu, ninniler söyledi. Kediciğin yavaş yavaş toparlandığını görmek Ada’nın içini neşeyle dolduruyordu. Kediye “Mırmır” adını koydu çünkü Ada’nın kucağında her yattığında minik bir mırıltı sesi çıkarıyordu. Mırmır artık Ada’nın tatil arkadaşıydı. Onun için küçük bir sepet hazırladılar, içine yumuşacık bir havlu ve oyuncaklar koydular. Ada her gün Mırmır’la konuşuyor, ona hikâyeler anlatıyordu.

Bir hafta sonra Mırmır tamamen iyileşmişti. Tüyleri parlıyordu, gözleri canlıydı, hatta ipten yapılmış topunu kovalamaya bile başlamıştı. Annesi bir sabah Ada’ya dönüp, “Artık Mırmır iyileşti, doğaya bırakabiliriz istersen,” dediğinde Ada bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes alarak, “Ben onu çok sevdim anne… Onu eve götürebilir miyiz?” dedi. Annesi gülümsedi. “Bunu sen hak ettin Ada. Onun bakımını harika bir şekilde üstlendin. Mırmır’la İstanbul’daki evimize birlikte dönebiliriz,” dedi. O günden sonra Ada ve Mırmır ayrılmaz ikili oldular. Ada artık sadece hayvanları seven bir çocuk değil, aynı zamanda onların sorumluluğunu almayı bilen bir dosttu. Bu tatil, Ada’nın sadece deniz kabukları değil, kocaman bir sevgi ve sorumluluk duygusu da toplamasını sağlamıştı.
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.