
Fil Dumo ve Ceylan Masalı
Haziran 28, 2025Bir varmış bir yokmuş… Uzak Afrika savanlarında, kurumuş çalıların, sararmış otların arasında Dumo adında genç ve güçlü bir fil yaşarmış. Güneşin kavurduğu topraklarda, gökyüzünde bulutların bile görünmediği günlerde bile, Dumo her zaman gölgede oturur, karnını doyururmuş. Çünkü o, su kaynaklarını ve en iyi ağaçları diğerlerinden gizlermiş. Dumo doğduğundan beri güçlü, iri yapılı ve dikkat çeken bir filmiş. Zamanla ormandaki su kaynaklarını ezberlemiş, nerede en sulu yaprakların olduğunu öğrenmiş. Ama öğrendiği hiçbir bilgiyi kimseyle paylaşmazmış. “Kendini düşünen, ayakta kalır,” dermiş hep.
Bir gün savanlarda şiddetli bir kuraklık başlamış. Aylarca yağmur yağmamış, nehirler kurumuş, gölgeler bile güneşten kaçamaz olmuş. Hayvanlar yiyecek bulmakta, su içmekte zorlanır olmuş. Sürüler başka diyarlara göç etmiş ama bazıları yaşlı ya da genç olduğu için geride kalmış. Dumo ise hâlâ gizli su kaynağında, büyük baobab ağacının gölgesinde yaşamaya devam ediyormuş. Her sabah su içiyor, yaprakları yiyor, sonra tekrar uyuyormuş. Ama tüm bu bolluk, onun yüreğini dolduramıyormuş. Çünkü yalnızmış. Onunla paylaşacak, konuşacak kimse kalmamış. Bir sabah, Dumo tam su içmek üzereyken, zayıf düşmüş bir ceylan kuyunun başında belirivermiş. Nefes nefeseymiş, ayakta zor duruyormuş. Gözleri, Dumo’nun önündeki suya kilitlenmişti. “Lütfen… sadece bir yudum su alabilir miyim?” demiş ceylan kısık bir sesle. Dumo homurdanmış, hortumunu kaldırmış. “Burası benim bulduğum su. Herkes gibi sen de kendi suyunu bulmalısın,” demiş ve arkasını dönüp uzaklaşmış. Ceylan üzülmüş, gözlerinden yaşlar süzülmüş. Oracıkta yere uzanmış, yorgunluktan bayılmış. Dumo bir an duraksamış ama sonra içini bastıran gururla yürümeye devam etmiş. O gece Dumo, yıldızsız bir gökyüzü altında uyumaya çalışmış. Ama rüyasında, kurumuş bir orman, düşüp bayılan hayvanlar, gölgesiz topraklar ve kendisinden yardım isteyen arkadaşları görmüş. Ertesi sabah uyanır uyanmaz ceylanın olduğu yere koşmuş. Ama ceylan orada yokmuş! Ayak izleri, zayıf izler halinde uzaklara doğru gidiyormuş. Dumo’nun içi burkulmuş. İlk kez yalnızlığın bu kadar ağır geldiğini hissetmiş. Geri döndüğünde ise bir başka kötü sürprizle karşılaşmış: Suyu tükenmişti. Yer altı kaynağı kurumuş, baobab ağacı da yapraklarını dökmüştü. Artık onun da hiçbir şeyi kalmamıştı. Dumo aç ve susuz, ne yapacağını bilemeden yola koyulmuş. Günlerce yürümüş. Ayakları kabarmış, hortumu kurumuş. En sonunda bir yamacın arkasında gölgeli bir alan görmüş. Gözlerine inanamamış: küçük bir gölet, etrafında yeşil yapraklı ağaçlar, gölgede dinlenen hayvanlar… Dumo yavaşça yaklaştığında bir ses duymuş: “Dur!” Bu ses… tanıdıkmış. O, susuz ceylanmış! Ama bu kez güçlü, sağlıklı ve parlak gözlüymüş. Ceylan, Dumo’yu tanımış ama yine de onu geri çevirmemiş. “Hâlâ baygın olduğumu sandın değil mi? Ama burada bana yardım ettiler. Ve şimdi biz de yardıma ihtiyacı olana yardım ediyoruz. İstersen bizimle kalabilirsin.” Dumo gözleri dolarak başını eğmiş. “Sana yardım edemedim. Çok bencil davrandım,” demiş. Ceylan gülümsemiş. “Ama şimdi pişmansın ve bu da değişimin başlangıcıdır. Burada herkes paylaşır. Gerçek zenginlik, kalpteki iyiliktedir.”

O günden sonra Dumo da paylaşmayı öğrenmiş. Suyunu, gölgesini, bilgisini herkese sunmuş. Artık onu gören hayvanlar yalnızca iri gövdesine değil, kocaman yüreğine de hayran kalıyormuş. Ve böylece Dumo, yalnız bir file dönüşmektense, sevgiyle çevrili bir dost olmuş. Kurak savanlara yeniden yağmur düşmüş, doğa canlanmış, paylaşmanın gölgesinde umut yeşermiş. Masal da burada bitmiş, ama Dumo’nun iyiliği savanlarda dilden dile yayılmış.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.