
Onur ve Cem’in Kardeşlik Hikayesi
Mayıs 28, 2025Onur ve Cem, birlikte ormanda kamp yapmaya giden iki kardeştir. Farklı karakterlere sahip bu iki çocuk, kamp süresince yaşadıkları deneyimlerle hem birbirlerini daha iyi tanır hem de gerçek kardeşliğin dayanışma, anlayış ve birlikte hareket etmek olduğunu öğrenirler.
Bir yaz sabahı, güneş henüz doğmamışken Onur ve Cem büyük bir heyecanla uyanmışlar. Bugün ailecek ormana kamp yapmaya gidecekleri günmüş. Onur on yaşında, plan yapmayı ve işleri önceden organize etmeyi seven bir çocukmuş. Her şeyin yerli yerinde olmasını istermiş. Küçük kardeşi Cem ise sekiz yaşında, daha özgürlükçü ve oyun bozan bir karaktere sahipmiş. “Bir şekilde hallederiz” demeyi çok severmiş.
Hazırlık aşamasında bile farklılıkları kendini göstermiş. Onur çantasına el fenerinden ilk yardım çantasına kadar her şeyi koymuş. Harita bile almış yanına. Cem ise birkaç atıştırmalık, yedek tişört ve oyuncaklarını çantasına koymuş. Onur gözlerini devirmiş: “Böyle olmaz Cem! Kamp ciddiyet ister.” Cem de omuz silkmiş: “Senin kadar ciddi olursam hiç eğlenemem.” Yolculuk başlamış. Ormanın içlerine doğru ilerlemişler. Ağaçlar büyümüş, kuşlar ötmüş, hava mis gibiymiş. Kamp alanına vardıklarında çadır kurma zamanı gelmiş. Onur manzaraya bakan tepeyi işaret etmiş: “Oraya kuralım, hem yüksek hem güvenli.” Cem ise derenin kenarını istemiş: “Suyun sesiyle uyumak ne güzel olur!” Tartışmaları uzayınca babaları araya girmiş: “Kamp sadece doğada olmak değil, birlikte yaşamayı öğrenmektir. Ortak bir karar vermelisiniz.” demiş. Bir süre homurdanmışlar ama sonunda orta noktayı bulmuşlar: Çadır, hem derenin yakınına hem de manzaraya bakan küçük bir düzlükte kurulmuş. Akşam olunca yemek hazırlığı başlamış. Cem kamp ateşinde sosis pişirmek istemiş. Ancak dikkat etmemiş ve elini tencereye değdirmiş. “Aaaahh!” diye bağırmış. Onur hemen koşmuş, kardeşinin elini tutup soğuk suya daldırmış. Sonra çantasından ilk yardım çantasını çıkarıp dikkatlice yanığı sarmış. “Senin canın yanınca, benimki de yanar,” demiş. Cem biraz utanmış ama Onur’a sarılmış: “Teşekkür ederim, Onur.” demiş. Ertesi gün hava güneşli başlamış. Kardeşler doğayı keşfe çıkmış. Ağaçların arasından ilerlerken Cem bir sincap görmüş ve peşinden koşmuş. Fakat ayağı bir taşa takılıp düşmüş. Dizini incitmiş. Gözleri dolmuş. Onur hemen yanına koşmuş. “Kıpırdama, ben seni taşırım,” demiş. Kardeşini sırtına almış ve yağmurun da başlamasıyla hızla kamp alanına dönmüşler. Yağmurun altında, sırılsıklam olmuş halde çadıra vardıklarında Cem çok duygulanmış: “Sen olmasaydın ne yapardım Onur?” demiş. Onur da gülümseyerek cevaplamış: “Kardeşlik, birlikte düşmek değil, düşünce birbirini kaldırmaktır.” O gece çadırın içinde yağmurun sesi eşliğinde birlikte kitap okumuşlar, gülüp sohbet etmişler. Cem artık Onur’un neden planlı davrandığını anlamış. Onur da Cem’in neşesinin kampı daha eğlenceli hale getirdiğini fark etmiş.

Ertesi sabah kampı toplamaya başladıklarında artık aralarında hiç tartışma kalmamış. Görevleri paylaşmışlar, birbirlerine yardım etmişler. Eve dönerken Cem “Kardeşlik, aynı çadırı paylaşmak değilmiş aslında… Kardeşlik, yağmurda birbirine şemsiye olmakmış.” Onur da gülümsemiş: “Ve aynı endişeyi, aynı sevinci paylaşmakmış.” O günden sonra Onur ve Cem birbirlerine daha anlayışlı ve destekleyici davranmışlar. Artık her yolculuk onlar için birlikte öğrenilecek yeni bir macera olmuş. Bu hikayede burada bitmiş.
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.