
Cesur Lino’nun Masalı
Ekim 4, 2025Derin denizlerde yaşayan küçük bir balık, en büyük korkusuyla yüzleşerek gerçek cesaretin korkusuz olmak değil, korkularına rağmen adım atmak olduğunu öğrenir.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, denizin derinliklerinde, Mercan Koyu adında rengarenk bir yer varmış. Burada mavi yosunlar dalgalanır, balık sürüleri neşe içinde yüzer, denizatı aileleri dans eder gibi süzülürmüş. Bu huzurlu koyun en küçük ama en meraklı canlısı, minik bir palyaço balığı olan Lino’ymuş.
Lino’nun kalbi kocamanmış ama içinde sakladığı büyük bir korkusu varmış: Karanlık Mağaralar… Mercan Koyu’nun biraz ilerisinde, devasa kayaların ardında uzanan bu mağaranın içine kimse kolay kolay girmezmiş. “Orada koca gölgeler varmış, dev ahtapotlar yaşarmış, hatta akıntı seni içine çekermiş!” diye anlatırlarmış yaşlı balıklar. Ne zaman o mağaranın yakınından geçse, Lino’nun kalbi hızlı hızlı atar, yüzgeçleri titrermiş. “Oraya asla yaklaşmam!” dermiş kendi kendine. Ama derinlerde bir ses hep fısıldarmış: “Gerçek cesaret, korktuğun yere gitmektir…” Bir gün, Mercan Koyu’nda panik dolu bir haber yayılmış: Midyecik Mimi kaybolmuştu! Küçücük, pembe bir midye olan Mimi oyun oynarken sürüklenmiş ve son görüldüğü yer… Karanlık Mağara’nın girişiymiş! Tüm deniz canlıları endişelenmiş ama kimse oraya gitmeye cesaret edememiş. “Çok tehlikeli,” demiş kaplumbağa Tosi. “Oraya girmek delilik!” diye eklemiş mürekkep balığı. Lino’nun kalbi yerinden fırlayacak gibi olmuş. Korkusu hemen kulağına fısıldamış: “Oraya gitme… Gidersen kaybolursun!” Ama bir başka ses de fısıldamış: “Eğer Mimi sen olsaydın, seni kurtarmalarını isterdin…” Lino derin bir nefes almış. “Korkuyorum… ama Mimi’yi yalnız bırakamam!” demiş ve karanlık sulara doğru yüzmeye başlamış. Karanlık Mağara’nın ağzına geldiğinde her yer sessizmiş. Lino’nun kalbi hızlı atıyormuş ama geri dönmemiş. “Korkuyorum ama devam edeceğim,” diye mırıldanmış. İçeri girdikçe etraf daha da kararmış. Gözleri zorlukla görmeye başlamış. Her gölge dev bir canavar gibi görünüyormuş.
“Bu bir ahtapot mu?!” diye irkilmiş bir anda. Ama yaklaştığında bunun sadece yosunlara takılmış bir eski ağ olduğunu fark etmiş. “Demek ki korkular bazen gerçekte çok daha küçük şeylermiş,” diye düşünmüş. Biraz ileride suyun altından bir ses duymuş: “İmdaaat! Buradayım!” Bu Mimi’nin sesiydi! Lino tüm cesaretini toplayıp sese doğru yüzmüş. Mimi, bir kaya parçasına sıkışmış haldeymiş. “Merak etme Mimi, seni çıkaracağım!” demiş Lino. Tüm gücüyle itmiş, çekmiş… Sonunda kaya yerinden oynamış ve Mimi özgür kalmış! “Sen… sen buraya tek başına mı geldin?” diye sormuş Mimi şaşkınlıkla. Lino gülümsemiş. “Evet… Çünkü seni burada yalnız bırakmak istemedim. Korkuyordum ama korkumdan kaçmadım ve seni kurtarmaya geldim.” Demiş. İkili yavaşça mağaradan çıkarken, Lino artık bambaşka bir şey hissetmiş. Güneş ışığı yeniden yüzgeçlerine vurduğunda, artık sadece küçük bir balık değil, Mercan Koyu’nun cesur kalbiymiş.

O günden sonra Karanlık Mağara artık korku dolu bir yer değil, Lino ve Mimi’nin dostluk hikayesinin başladığı yer olmuş. Ve tüm deniz canlıları bir şeyi öğrenmiş: Cesaret, korkusuz olmak değil, korkuna rağmen doğru olanı yapmaktır.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.


