Dağların Kalbindeki Çocuk Hikayesi

Dağların Kalbindeki Çocuk Hikayesi

Mayıs 18, 2025 0 Yazar: Uyku Masalları

Aras, dedesiyle birlikte yüksek dağların eteklerinde yaşamaya başlar. Burada doğanın sessizliği ve vahşi hayvanların dostluğu, Aras’a hayatın farklı bir yüzünü gösterir. Yalnızca hayvanlara yardım etmekle kalmaz, çevresindeki insanların da sevgisini kazanır.


Bir zamanlar, büyük bir şehrin göbeğinde yaşayan Aras adında on yaşında bir çocuk varmış. Aras şehirde büyümüş ama şehir hayatını pek sevmemiş. Gürültü, trafik, kalabalık ve gri binalar onu her zaman sıkıyormuş. En çok özlediği şey ise doğayla iç içe olmakmış. Özellikle her tatilde dedesinin yanına köye gittiğinde, kendini çok mutlu hissedermiş. En çok istediği şey ise bir gün köyde yaşamakmış.

Aras tatilleri dört gözle beklermiş ama artık tatilleri beklemek yerine köyde yaşamak istediğine karar vermiş ve bu konuyu ailesiyle konuşmak istemiş. Aras “Anneciğim babacığım, sizinle çok önemli bir konu konuşmak istiyorum. Ben artık şehirde yaşmak istemiyorum. Köyde de dedem ve anneannem ile yaşamak istiyorum. Orada hayvanlarla zaman geçirmek, çiçekleri koklamak, ağlarla konuşmak istiyorum. Hem orada da okul var.” demiş. Anne ve babası, Aras’ın çok haklı olduğunu biliyormuş ama çocuklarından ayrı da vakit geçirmek istemiyorlarmış. Babası “Arascığım, söylediklerinde çok haklısın ama biz senden o kadar uzun ayrı kalamayız. İşlerimizi ayarlayıp köye göç edebiliriz ama bunun için bize biraz vakit tanımalısın” demiş. Annesi ise “Okulların kapanmasına iki ay kaldı belki bu süre de köyde ki okula devam edip, orada yaşamanın koşullarını öğrenebilirsin” demiş. Babası ve Aras bu fikri çok sevmiş ve birlikte hazırlıklara başlamışlar. Aras eşyalarını toplamış ve dağların eteklerindeki o sessiz, güzel köye doğru yola çıkmışlar. Dedesinin evi, ormanın hemen yanında küçük bir yamaca yapılmış. Sabahları kuş sesleriyle uyanıyor, geceleri cırcır böceklerinin sesiyle uykuya dalıyormuş. Aras burada adeta yeniden doğmuş gibi hissediyormuş. Bir gün sabah erkenden uyanmış ve ormanda yürüyüşe çıkmış. Hava serin ama güneşliymiş. Biraz yürüdükten sonra ağacın dibinde kıpırdamadan yatan küçük bir karaca görmüş. Yanına sessizce yaklaşmış. Karaca korkmuyormuş ama ayağını oynatamıyormuş. Aras hemen anlamış bir şeylerin ters gittiğini. Hemen eve koşmuş ve dedesini çağırmış. Dede ve torun birlikte karacayı köye getirmişler. Dedesi, yıllardır doğayla iç içe yaşadığı için hayvanlara nasıl bakılacağını çok iyi biliyormuş. Aras ve anneannesi de dedesine yardım etmiş. Günler geçtikçe karacanın ayağı iyileşmiş. Ama bu süreçte Aras ile karaca arasında güçlü bir bağ kurulmuş. Karaca iyileşince ormana dönmemiş. Aras’ın peşinden ayrılmaz olmuş. Köy halkı da bu dostluğu hayranlıkla izliyormuş. Aras karacaya “Leya” adını vermiş. Zamanla Aras, ormanda karşılaştığı diğer hayvanlara da yardım etmeye başlamış. Yaralı bir kirpiye yuva yapmış, susuz kalan kuşlar için minik su kapları hazırlamış. Her gün Leya ile birlikte ormanda geziyor, doğanın dengesine saygılı bir şekilde yaşıyormuş.

Dağların Kalbindeki Çocuk Hikayesi

Artık köy halkı Aras’a “Ormanın küçük dostu” diyormuş. Aras’ın hikâyesi çevre köylere bile yayılmış. Herkes onun yardımseverliğini konuşur olmuş. İki ay sonra anne ve babası da köye yerlermiş. Aras ailesiyle birlikte, şehirdeki beton yığınlarının arasında aradığı huzuru, dağların kalbinde, doğanın içinde bulmuş. En yakın dostu Leya ile birlikte, doğaya yardım ederek mutlu bir hayat yaşamış. Bu hikayede burada bitmiş.

Miniklerimizin ilgisini çekebilir;  Zürafalar ve Tavşanın Masalı

Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.