
Mahalle Fırınındaki Sır Hikayesi
Ekim 16, 2025Bir sabah, herkesin saygı ve sevgi içinde yaşadığı bir mahalleden, mis gibi kokularla dolu bir gün başlamış. Fırıncı Amca her zamanki gibi erkenden kalkmış, ekmek hamurlarını yoğuruyormuş. Mahalle çocukları ise okuldan sonra fırının önündeki bankta oturmayı, taze ekmek kokusunu içlerine çekmeyi çok severmiş.
Ama o gün farklıymış. Fırıncı Amca kapının önüne bir duyuru asmış: “Bu hafta fırın tatilde! Un tedariki gecikti.” Çocuklar şaşkınlıkla birbirine bakmış. Mahallede kimse ekmeksiz kalmak istemiyormuş. Özellikle de yaşlı Sevim Teyze, sabah çayını taze ekmekle içmeden güne başlayamazmış. “Biz ne yapacağız şimdi?” demiş Elif. “Ya herkes aç kalırsa?” diye eklemiş Mert endişeyle. O sırada sessizce dinleyen Zeynep’in aklına parlak bir fikir gelmiş: “Peki, neden biz kendi ekmeğimizi yapmıyoruz?” demiş heyecanla. Çocuklar önce şaşırmış, sonra gülüşmüş. “Biz mi? Ekmek mi?” demiş Kerem, “Ama fırıncı değiliz ki!” “El birliğiyle yaparız,” demiş Zeynep gülümseyerek. “Annemin bir ekmek tarifi varmış. Deneyebiliriz!” O gün öğleden sonra bütün mahalle çocukları Zeynep’in evinin mutfağında toplanmış. Kimisi unu elemiş, kimisi yoğurma kabını hazırlamış, kimisi de su taşımış. Ama işler hemen yolunda gitmemiş. Mert fazla su ekleyince hamur cıvık olmuş, Elif tuzu unutmuş, Kerem de fırını yakmayı becerememiş. Bir süre sonra herkes birbirini suçlamaya başlamış: “Sen yüzünden hamur bozuldu!” “Hayır, sen ölçüyü yanlış aldın!” “Ben sadece yardım etmek istemiştim!” Tartışma büyürken Zeynep’in küçük kardeşi Defne sessizce bir köşede onları izlemiş. Sonra yavaşça, “Ama Fırıncı Amca hep birlikte çalışınca ekmekler kabarıyor, dememiş miydi?” diye fısıldamış. Bir an herkes susmuş. Sonra Elif gülerek, “Evet ya! Fırıncı Amca hep ‘birlik olunca bereket olur’ derdi!” demiş. Bu kez herkes görevini dikkatle yapmış. Kerem fırını kontrol etmiş, Elif unu ölçmüş, Mert hamuru yoğurmuş, Zeynep ise herkesin işini koordine etmiş. Bir süre sonra fırından gelen mis gibi kokuyla birlikte herkesin yüzü aydınlanmış. Ekmekler altın gibi kızarmış! Çocuklar ekmekleri küçük parçalara bölüp mahallenin dört bir yanına dağıtmış. Sevim Teyze’ye, hasta Hasan Amca’ya, parkta oynayan küçük çocuklara… O akşam mahallede bambaşka bir güzellik varmış. Her evde aynı tatta, aynı kokuda ekmekler varmış.

Fırıncı Amca tatilden dönüp olanları duyunca çok duygulanmış. “Benim yıllardır anlattığım şeyi siz yaşamışsınız,” demiş gülümseyerek. “Gerçek ekmek sadece undan yapılmaz çocuklar, emekten ve dayanışmadan yoğrulur.” O günden sonra her pazar günü mahalle çocukları, Fırıncı Amca’nın yanında ekmek yapmaya başlamışlar. Her hafta farklı biri hamuru yoğurmuş, biri şekil vermiş, biri pişirmiş. Ve mahallede o günden sonra hiç kimse “ben” dememiş, herkes “biz” demeyi öğrenmiş.
Daha fazla uzun hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.



Düşlediğimz dünya❤️
Çak güzel ama kitap gibi daha iyi olurdu