
Arif ve Sihirli Bahçe Hikayesi
Haziran 4, 2025Arif, sebze yemekten hiç hoşlanmayan meraklı bir çocuktur. Yaz tatilinde dedesinin köyüne gider ve burada sebzelerin konuştuğu büyülü bir bahçeye adım atar. Bu macera sayesinde sağlıklı beslenmenin önemini keşfeder.
Bir zamanlar şehir kalabalığının içinde küçük ama çok meraklı bir çocuk yaşarmış. Bu çocuğun adı Arif’miş. Arif yedi yaşındaymış, oyun oynamayı, kitap okumayı, doğada yürümeyi çok severmiş. Arif doğayı çok sevmesine rağmen doğada yetişen sebzeleri yemeyi hiç sevmezmiş. Annesi evde sebze yaptığında, o gün Arif için çok kötü geçiyormuş.
Annesi türlü türlü yemekler yapar, sebzeleri farklı şekillerde süsler ama Arif bir çatal bile almazmış. “Iyy, bu brokoli ağaca benziyor!” “Kabak yumuşacık, ağzımda tuhaf oluyor.” “Bezelye mi? Bilye gibi! Oynamak güzel, yemek değil!” Dermiş. Annesi her seferinde sabırla açıklamalar yapar, faydalarını anlatır ama Arif kulak asmadan başını sallar ve tabağını iter dururmuş. Günler bu şekilde geçip gitmiş ve yaz mevsimi gelip çatmış. Her yaz olduğu gibi bu yazda köye gideceklermiş. Arif büyük bir valize en sevdiği oyuncaklarını koymuş ve annesiyle birlikte dedesinin köyüne doğru yola çıkmışlar. Bu köyde internet yokmuş, çizgi film yokmuş ama kocaman yemyeşil bir dünya varmış. Arif ilk başta bu fikre pek sevinmemiş ama zamanla burada vakit geçirmeye alışmış. Dedesinin evinin arkasında büyük bir sebze bahçesi varmış. Burada neredeyse her sebzeden birkaç sıra bulunuyormuş: Havuçlar, domatesler, yeşil biberler, patlıcanlar, kabaklar, salatalıklar… Dede Hasan sabahları erkenden uyanır, sulama yapar, çapayla toprağı havalandırırmış. İkinci gün, dedesi Arif’e seslenmiş: “Hadi gel torunum, bugün seninle birlikte bahçeye gidiyoruz.” Arif içinden homurdanmış ama dedesini kıramamış. “Belki biraz eğlenirim,” diye düşünmüş. Güneş ılık ılık üzerlerine vururken, Arif bir sandalyeye oturmuş ve dedesini izlemeye başlamış. Rüzgar sebze yapraklarını hışırdatırken, birden tuhaf bir şey olmuş. Yapraklar arasından fısıltı gibi bir ses duyulmuş: “Hey küçük çocuk, neden bizi sevmiyorsun?” Arif çevresine bakınmış ama ortalıkta kimse yokmuş. “Benim mi hayal gücüm fazla çalıştı?” demiş kendi kendine. Ama ses tekrar gelmiş. Bu sefer net bir şekilde: “Benim adım Havuç. Gözlerin için çok faydalıyım. Akşamları daha iyi görmeni sağlarım.” Arif hemen havuçlara doğru yaklaşmış. Bir tanesi hafifçe sallanıyormuş. “Sen… sen konuşabiliyor musun?” “Evet! Ama bizi sadece sebze yemeyen çocuklar duyabilir,” demiş havuç. Arif şaşkınlıkla geriye çekilmiş ama çok da meraklanmış. O sırada bir domates aradan sıyrılıp konuşmuş: “Merhaba Arif! Ben Domates. Kalbini korurum, cildine parlaklık veririm. Üstelik çok da lezzetliyim!” Arif gülmüş. Bu konuşan sebzeler çok sevimliymiş. Derken salatalık söze karışmış: “Beni yediğinde vücudun suyla dolar. Yazın seni serinletirim, susuzluk hissetmezsin.” Biberler hafif titreşmiş: “Ben metabolizmanı hızlandırırım. Vücudun daha sağlıklı olur!” Patlıcan biraz utangaçmış ama cesaretini toplayıp konuşmuş: “Beni denemelisin Arif. İçimde lif var, bağırsaklarını düzenlerim.” Arif gözlerine inanamıyormuş. Hayatında ilk kez sebzelerin böyle neşeli, bilgili ve faydalı olabileceğini düşünmüş. Her biri kendi görevinden, insan sağlığına katkısından bahsediyormuş. O an dedesi yanına gelmiş ve onun düşünceli halini görünce sormuş “Ne oldu bakalım Arif, neye daldın böyle?” diye sormuş. “Dede, ben… ben sebzelerle konuştum!” “Heheh! Demek sonunda sen de duymaya başladın. Burası sıradan bir bahçe değil torunum. Kim sağlıklı yaşamdan kaçarsa, burası ona konuşmaya başlar,” demiş göz kırparak. O akşam sofrada dedesi bir sebze yemeği hazırlamış. Arif önce biraz çekinse de, havucun sözlerini hatırlamış. İlk çatalı almış, ardından ikinciyi… Derken bütün tabağını silip süpürmüş! “Anne bu çok güzelmiş! Domatesin tatlılığı, biberin çıtırlığı…” diye anlatmaya başlamış.

O günden sonra Arif, her sabah dedesiyle bahçeye gidip yeni bir sebzeyi tanımış. Sebzelerin faydalarını öğrenmiş, toprağı sevmiş, doğayla arkadaş olmuş. Köyde geçirdiği bu yaz, Arif’in hayatındaki en sağlıklı ve en eğlenceli yaz olmuş. Şehre döndüğünde artık annesi “Sebze ye” diye ısrar etmiyormuş çünkü Arif her gün tabağını kendi isteğiyle dolduruyormuş.
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.