
Liman Fenerinin Işığı Hikayesi
Haziran 3, 2025Sessiz bir sahil kasabasında yaşayan yaşlı bir fener bekçisinin hastalanmasıyla, kasabanın çocukları onun yerine geçer ve birlikte dayanışmanın güzelliğini keşfederler. Masal, yaşlılara yardım etmenin, topluluk olmanın ve sevgiyle bir arada yaşamanın önemini anlatır.
Bir varmış, bir yokmuş. Uzak bir denizin kenarında, küçük ve sakin bir balıkçı kasabası varmış. Bu kasabada, kayalığın ucunda yükselen bembeyaz bir deniz feneri bulunurmuş. Bu deniz feneri, her gece limandaki teknelere yol gösterir, balıkçıların güvenle evlerine dönmesini sağlarmış.
Bu fenerin bekçisi ise 78 yaşındaki Bay Kuzey’miş. Bay Kuzey, gençliğinde denizciymiş ama emekli olduktan sonra hayatını deniz fenerine adamış. Her akşam gün batımında fenerin lambasını yakar, gece boyunca onu kontrol eder, sabaha karşı feneri kapatırmış. Kasabanın çocukları Bay Kuzey’i çok severmiş. Onlar ona “Fener Dede” dermiş. Fener Dede de çocukları çok sever, onlara deniz hikâyeleri anlatır, eski haritalar gösterirmiş. Herkes onun bilgisine, güler yüzüne, sessizce ama sağlamca duran varlığına çok güvenirmiş. Bir gün sabah güneşi doğmasına rağmen fener yanık kalmış. Balıkçılar şaşkınlıkla limana dönmüş. Çünkü Fener Dede feneri her zaman güneş doğmadan kapatırmış. Kasaba halkı endişelenmiş. Özellikle en meraklı çocuk olan Duru, hemen arkadaşlarını toplamış: “Ters giden bir şeyler olmalı! Fener Dede her zaman dakiktir.” demiş. Beş çocuk birlikte Bay Kuzey’in evine gitmişler. Kapıyı çalmışlar ama içeriden ses gelmemiş. Camdan baktıklarında, Bay Kuzey’in koltuğunda kıpırdamadan oturduğunu görmüşler. Hemen kasabanın sağlık ocağına koşmuşlar. Hemşire Nazlı, çocukların anlattıklarını duyunca, doktorla birlikte Bay Kuzey’in evine gitmiş. Bay Kuzey grip olmuş, ateşi yükselmiş ve uyanamamış. Doktor, dinlenmesi, ilaçlarını düzenli alması ve en az birkaç gün yataktan kalkmaması gerektiğini söylemiş. Çocuklar birbirlerine bakmış. Duru ellerini beline koyarak kararlı bir şekilde konuşmuş: “Eğer Fener Dede yatakta kalacaksa, o zaman biz feneri yakarız! Balıkçılar yolda kalamaz!” demiş. Kasabanın belediye başkanı ve liman görevlisi, çocukların bu teklifini önce ciddiye almamış. Ama sonra içlerinden biri demiş ki: “Belki bu çocuklar feneri çalıştırmayı öğrenirse, gelecekte de onun görevini sürdürebilirler.” Böylece Duru, Ege, Cemre, Toprak ve Lale her gün sırayla fenerin başına geçmeye başlamış. Büyük bir dikkatle Bay Kuzey’in daha önceden anlattığı notları okumuşlar, düğmelere dokunurken çok dikkatli olmuşlar. Her gece, gün batımında feneri yakmış, sabah güneşi doğduğunda lambayı kapatmışlar. Ayrıca dönüşümlü olarak Bay Kuzey’in evine yemek götürmüş, ona kitap okumuşlar, ilaç saatlerini kaçırmamasına yardımcı olmuşlar.

Bay Kuzey bu dayanışmayı gördükçe gözleri dolmuş. “Sizler bu kasabanın ışığısınız çocuklar” demiş gülümseyerek. Bir hafta sonra Bay Kuzey iyileşip fenerine döndüğünde, çocuklar artık fenerin nasıl çalıştığını bilen küçük bekçiler haline gelmişler. O günden sonra her ay bir gece, çocuklardan biri gönüllü olarak fenerin ışığını yakar olmuş. Bu, kasabanın yeni geleneği haline gelmiş. Bay Kuzey de artık yalnız değilmiş. Yanında her zaman yardımsever çocuklar varmış. Fenerin ışığı artık sadece teknelere değil, tüm kasabaya umut ve sevgi ışığı saçıyormuş. Ve hikayede burada bitmiş…
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.