
Ay Dağı’nın Gizemli Asansörü Masalı
Haziran 25, 2025Uçsuz bucaksız bulutların üzerinde, Ay Dağı’nın eteklerinde yaşayan hayvanlar, zirvedeki güneş meyvelerine ulaşmakta zorlanır. Ancak yardımlaşma ve dayanışma sayesinde çözüm bulunur. Bu çözüm, dostluğun simgesine dönüşür.
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde gökyüzüne kadar uzanan, bulutların arasından parlayan dev bir dağ varmış bu dağın adı Ay Dağıymış. Bu dağın eteklerinde, çiçeklerin kokusu ve kuşların cıvıltısı arasında yaşayan birçok hayvan varmış. Tavşanlar hoplaya zıplaya dolaşır, keçiler taşlara tırmanır, kirpiler yuvalarında kitap okurmuş. Dağın zirvesinde ise güçlü ayılar, zarif dağ geyikleri ve geniş kanatlı kartallar yaşarmış.
Ay Dağı’nın zirvesinde çok özel bir meyve yetişirmiş: Güneş Meyvesi. Bu meyve, altın rengi kabuğuyla adeta ışık saçarmış. Tadına bakan her hayvan, gün boyu enerjik, neşeli ve sağlıklı olurmuş. Ancak bu meyve sadece zirvede yetiştiği için, oraya ulaşmak küçük hayvanlar için neredeyse imkânsızmış. Tavşan, kirpi ve minik dağ sincabı Minnoş her sabah dağın yamacına kadar tırmanır, sonra yorgunluktan geri dönerlermiş. “Keşke bizim de uçan kanatlarımız ya da uzun bacaklarımız olsaydı,” dermiş tavşan. Kirpi ise yokuşu çıkarken patilerini ovuştururmuş: “Artık dikenlerim bile ağrıyor.” Minnoş, en yavaşları olduğu için hep en geride kalırmış ama hiç şikâyet etmezmiş. “Belki bir gün bir yol buluruz,” dermiş. Bir sabah, üç arkadaş yine yokuşun ortasında dinlenirken, yükseklerde süzülen bir kartal onları görmüş. Kartalın adı Kanatkan’mış. Ne olup bittiğini anlamak için alçalmış, sessizce onları dinlemiş. Minik hayvanların umutsuzluğunu görünce çok üzülmüş. Onlara yaklaşarak, “Endişelenmeyin,” demiş. “Bu dağın tepesine sadece bazıları çıkabiliyor diye herkes güneş meyvesinden mahrum kalmamalı.” Demiş. Kanatkan, hemen zirveye dönüp güçlü dostlarıyla bir toplantı yapmış. Dağ ayısı Boztoz, “Ben her gün aşağıya inip meyve taşıyamam. Hem çok zaman alır, hem de herkesin ihtiyacını karşılayamayız,” demiş. Dağ geyiği Güldiken, “Belki bir düzenek kurabiliriz?” diye düşünmüş. Kartal Kanatkan’ın aklına bir fikir gelmiş: “Ya bir asansör yaparsak? Sarmaşıkları ip gibi kullanır, ağaç gövdelerinden bir sepet yaparız!” Demiş. Fikir herkesi heyecanlandırmış! Hemen hazırlıklara başlanmış. Geyikler sağlam ağaç gövdelerini taşımış, ayılar taşları yontarak denge taşları hazırlamış. Kartallar, yüksek dallardan sarkan uzun sarmaşıkları toplamış. Keçiler yamaçta düz bir yol açmış, tavuklar uyarı levhaları hazırlamış. Kirpiler bağlantı noktalarını sabitlemiş, tavşanlar tüm malzemeleri taşımış. Üç gün boyunca hiç durmadan çalışmışlar. Geceleri kamp ateşi etrafında toplanıp günün yorgunluğunu paylaşmışlar. Aralarındaki bağ her geçen gün daha da güçlenmiş. Nihayet, büyük sepetli, makaralı sistemle çalışan Ay Dağı Asansörü tamamlanmış. İlk deneme için Minnoş sepetin içine girmiş. Geyikler yavaşça makarayı çevirmiş, kartallar yukarıdan yönlendirmiş. Asansör başarıyla zirveye ulaşmış! Minnoş sevinçle bağırmış: “Görüyorum! Güneş meyveleri gerçekten parlıyor!”

Ertesi gün sıra kirpiye, sonra tavşana gelmiş. Artık küçük hayvanlar da tıpkı büyükler gibi zirveye çıkıp meyveleri toplayabiliyormuş. Üstelik sadece kendileri için değil, tüm dostları için de meyve getiriyorlarmış. Artık herkes eşit, herkes mutluymuş. Ay Dağı Asansörü sadece bir taşıma aracı değil, dostluğun ve yardımlaşmanın sembolü olmuş. Küçük ya da büyük, uçan ya da zıplayan tüm hayvanlar artık birlikte hareket etmeyi öğrenmiş. O günden sonra her yeni doğan yavruya bu hikâye anlatılırmış. “Birlik olursan, hiçbir dağ yüksek değildir,” dermiş büyükler. Ay Dağı’nda hayat o günden sonra hep daha adil, daha güzel olmuş. Ve o meyveler hâlâ ışıldıyor, dostlukla paylaşılıyor.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.