
Denizaltı Krallığı’nda Minik Ahtapotun Masalı
Haziran 30, 2025Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde mavi derinliklerin en ışıltılı köşesinde, Mercan Krallığı adında renkli, capcanlı bir yer varmış. Burada rengarenk balıklar, süzülen denizanası bulutları ve yosunlu tepelerde oynayan deniz yıldızları yaşarmış. Bu büyülü krallıkta, diğerlerinden biraz farklı ama çok özel bir ahtapot yaşarmış. Onun adı Arda’ymış. Arda’nın sekiz kolu varmış ama kolları diğer ahtapotlara göre biraz daha kısa olduğu için yüzerken çok hızlı olamazmış. Yine de Arda, tüm okyanusta en zeki ahtapot olarak bilinir, özellikle deniz bulmacalarını çözmekte adeta ustaymış. Günlerini mercan mağaralarında kitaplar okuyarak, yosun kalemleriyle notlar alarak geçirirmiş.
Bir gün, Mercan Krallığı’nın ortasında yer alan Deniz Okulu yeni eğitim dönemine başlıyormuş. Arda heyecanla hazırlanmış, defterini, kalemini, hatta büyüteçli maskesini bile yanına almış. İlk gün dersler çok güzel geçmiş. Ancak haftanın sonunda yapılan yüzme yarışlarında işler değişmiş. Arda, çabalamış ama sonuncu olmuş. Tüm arkadaşları onu alkışlarken, arka sıralardan gelen birkaç fısıltı, Arda’nın kulaklarına iğne gibi batmış. “Arda çok yavaş yüzüyor,” demiş ince sesli bir mürekkep balığı. “Bu kollarla mı yarış kazanacak? Hadi canım!” diye kıkırdamış bir denizatı. Arda başını eğmiş. O akşam eve döndüğünde aynanın karşısına geçmiş, kollarına uzun uzun bakmış. “Gerçekten eksik miyim?” diye düşünmüş. Ertesi gün okula gitmemiş. Sonraki gün de. Yosunların arasına gizlenmiş, arkadaşlarının sesini bile duymak istememiş. Arda’nın yokluğunu fark eden öğretmeni, Bilge Kaplumbağa Tulu, onu ziyarete gelmiş. “Arda, nerelerdesin?” diye sormuş. Arda gözyaşları içinde olanları anlatmış. Tulu yavaşça gülümsemiş: “Canım Arda, hepimizin farklı yönleri var. Senin kolların kısa olabilir ama aklın çok yönlü düşünebiliyor. Önemli olan hız değil, kalpten gelen güç.” Demiş. Arda, öğretmeninin sözleriyle biraz rahatlamış ama hâlâ kendine tam güvenemiyormuş. Tam o günlerde, Mercan Krallığı’nı dev bir deniz fırtınası sarsmış. Dalgalar her yeri karıştırmış, akıntılar kraliçenin hazinesini sakladığı mağarayı yerinden oynatmış. Kraliçenin en değerli mücevherleri, dar ve tehlikeli mercan geçitlerinin içinde kaybolmuş. Kraliyet görevlileri ne yaptıysa işe yaramamış. Ne kadar deniz canlısı denediyse, geçitlerden geçememiş. Delikler o kadar dar ve kıvrımlıymış ki, büyük bedenli ya da uzun uzuvlu hiç kimse içeri sığamamış. Tam herkes umutsuzluğa kapılmışken, öne bir ses çıkmış: “Ben denerim!” Bu ses Arda’ya aitmiş. Herkes şaşırmış. “Emin misin Arda?” diye sormuş Kraliçe. “Evet,” demiş Arda. “Kollarım kısa ama bu dar geçitler için belki de bu avantajdır.” Arda, plan yaparak dar geçitlere dalmış. Kıvrak zekâsı, sabrı ve dikkatli adımlarıyla mücevherlerin izini sürmüş. Terk edilmiş bir deniz kestanesi yuvasının altında, ışıltılı taşları birer birer bulmuş. Hatta fırtına sırasında kaybolmuş bir inciyi de fark etmiş. Sonunda, hazineleri dikkatlice taşıyarak dışarı çıkmış. Tüm krallık onu alkışlamış. Kraliçe gözleri dolarak ona sarılmış. “Senin farklılıkların seni özel kılıyor, Arda. Eğer sen olmasaydın, hazinelerimiz hâlâ kayıptı.” O andan sonra kimse Arda’ya küçümseyerek bakmamış. Bilge Tulu, okuldaki ilk derste şöyle demiş: “Bazı özellikler kusur gibi görünebilir. Ama doğru zamanda, o özellik bir kahramanı ortaya çıkarır.”

Arda, yeniden okula dönmüş. Bilim kulübüne başkan seçilmiş. Artık eskisinden daha mutluymuş. Çünkü kendi gücünü ve değerini keşfetmiş. Artık başkalarının ne dediğini değil, içindeki sesi dinliyormuş. Mercan Krallığı’nda her çocuk Arda’nın hikâyesini öğrenmiş. Ve okyanus biraz daha anlayışlı, biraz daha sevgi dolu bir yer olmuş.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.